KÖYÜMÜZE HOŞ GELDİNİZ - HABERLER
  FORUM1
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  RESİM GALERİSİ
  ANASAYFA
  SAGLIK
  ŞABAN KATAR'IN YAZILARI
  SİTE İSTATİKLERİ
  NUR TV:YE DIKKAT
  SEVILEN SAHSIYETLER
  TEMEL ILE DURSUN
  YEMEK CESITLERI
  SEHIT ASKER
  SEVILEN ILAHILER
  SITEDE YENILIKLER
  HADIS SAYFASI
  GÜNDEM
  EGITIM YAZILARI
  KÜTÜPHANE
  SAIRLER
  YCANAKKALE GECILDI
  ERKAN OCAKLI
  RESIMLERIM
  OSMANLI PADISAHLARI
  ALLAHA SAVAS ACANLAR
  TIKLA VANEYI GÖR
  CÜBBELI AHMET HOCA
  HIRKAI SAADET
  IKIZDEREDEN HABERLER
  BILIM
  SIYASI HABERLER
  IKIZDERE TELEFONLARI
  ATMA TÜRKÜ
  SIIR BÖLÜMÜ
  ISLAMI HIKAYELER
  ISLAM
  SEVILEN ÖZANLAR
  SAHABEDEN INCILER
  VASIYET
  HABERLER
  ISLAM TARIHI
  ISLAM VE KADIN
  ISLAM ECDADIMIZ
  ISLAM ILMIHALI
  TIMUR TAS HOCAM
  VANEMIZ
  SABAN KATARIN VIDYOLARI
  KARADENIZ FIKRALARI
  ESMAÜL HUSNA
  ESHABI KIRAM KIMDIR
  ALLAH DOSTLARI
  DINI MESELELER
  HZ:KUR´´AN MEALI
  GAZETE OKU
  IKIZDEREDE SAGLIK HIZMETLERI
  MEKTUP
  KURANI KERIM
  KÖYDEN RESIMLER

 

TSK'DA İHANET ODAKLARI MI VAR?
10/15/2008 Karakter Boyutu:
''Ordumuzun içinde ihanet odakları mı var?'' sorusunu akla getiren TARAF GAZETESİ'nin bomba haberine cevap geleceğine, TSK'dan tehdit geldi!


Başbuğ, TARAF'ı tehdit etti!


TARAF Gazetesi’nin Aktütün Baskını hakkında yayınladığı şok görüntüler hakkında açıklama yapacağına TARAF’a yüklenen İlker Başbuğ’a yanıt gecikmedi!

TARAF GAZETESİ öyle görüntü ve bilgiler yayınladı ki, bu haberi okuyan her vatan evladının yüreği ve aklına AKTÜTÜN VE DAĞLICA BASKINLARINDA yaşanan acıdan daha büyük bir acı oturdu!!

Çünkü Genel Kurmay’ımız yapılan AKTÜTÜN SALDIRISINDAN an be an haberdar edilmiş.. Oturdukları yerden video görüntüleriyle Hain Teröristlerin an ve an tüm eylem hazırlıklarını izlemişler!

Sonuç?
Peki Sonuç?
17 şehid ve onlarca yaralı!



Genel Kurmay, ‘’ ORDUMUZ İÇİNDE İHANET ODAKLARI MI VAR’’?? dedirten bu görüntüler hakkında kamuoyuna bilgilendirme yapacağına bu görüntüleri yayınlayan TARAF’A VERDİ VERİŞTİRDİ!!

İŞTE AKTÜTÜN GERÇEGI
!















Genel Kurmay, ‘’ ORDUMUZ İÇİNDE İHANET ODAKLARI MI VAR’’?? dedirten bu görüntüler hakkında kamuoyuna bilgilendirme yapacağına bu görüntüleri yayınlayan TARAF’A VERDİ VERİŞTİRDİ!!

Orgeneral Başbuğ, Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokulu'nda gerçekleştirilen sancak tevdi töreninin ardından yaptığı basın açıklamasında, Aktütün Karakolu'nun emniyetini sağlayan Bayraktepe'de meydana gelen olaya değindi. Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:



''İlk önce şunu herkesin iyi anlamasını istiyorum. Bu olay, Bayraktepe'de meydana gelen olay, bölücü terör örgütü açısından adeta bir intihar saldırısıdır. Bunu açın okuyun, öğrenin. Bayratepe'de, çarpışan askerlerimiz açısından ise daha önce de ifade edildiği gibi bu bir kahramanlık destanıdır. Değerli basın mensupları olayın hemen akabinde, her zaman olduğu gibi olayının bütün boyutlarının incelemesi görevi Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından, İkinci Ordu Komutanı'na verilmiştir. İncelemenin sonuçlanmasına müteakip, kendine güvenen bütün kurumlar gibi ki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendine olan güveni tamdır. Dolayısıyla kendine güveni tam olan kurumlar gibi bu incelemenin sonuçlanmasını müteakip elbette, elbette kamuoyuyla paylaşılması gereken hususlar kamuoyuna bilgi olarak verilecektir.

Ayrıca bu konulara ilişkin bilgileri sızdıranlar ve bu gizli bilgileri kullananlar hakkında da adli işlemler başlatılmıştır.

Şimdi bu noktaya, şu söyleyeceğim hususa dikkatinizi çekmek istiyorum; Bütün bunlara rağmen, bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri, altını çiziyorum başarılı gibi gösterenler, tekrar ifade ediyorum başarılı gibi gösterenler akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar. Bunu herkesin iyi anlamasını istiyorum.''


AÇIKLAMANIN HEMEN ARDINDAN NTV’YE KONUŞAN TARAF YAYIN YÖNETMENİ YASEMİN ÇONGAR:

Genelkurmay BİZE EMİR VEREMEZ !



Genelkurmay Başkanını Org. İlker Başbuğ’un açıklamasını oldukça sert olduğunu kabul eden Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yasemin Çongar , ordunun hesap verebilmesi gerektiğini söyledi.

“Açıklamanın çok sert, ve çok aşırı bir üsluba sahip olduğuna ben de katılıyorum. Bir ülkede Genelkurmay Başkanı’ndan kesinlikle beklenmeyecek bir üslupta konuştu. Bu açıdan son derece üzücü diye düşünmek lazım. Burada esas üzücü olan kamuoyunun beklediği bilginin, merak ettiği sorularının cevabının bu açıklamada kesinlikle olmamasıydı. Aktütün saldırısı bütün Türk toplumunu üzen, yaralayan bir saldırı oldu. Orada şehitler verdik. Saldırı amacına ulaştıysa neden ulaştı, ulaşmadıysa bile neden bu kadar şehit verildi. Genelkurmay Başkanı olarak, görevi bunu hükümete ve kamuoyuna açıklamak olmalıydı.

Soruşturma ve inceleme başlatılması sevindirici. Bu incelemelerin soruşturmaların sonuçları kamuoyuyla paylaşılmadı. Taraf gazetesinin yayınladığı, daha sonra birçok gazete ve TV’lerin yayınladığı belgeler Aktütün baskınından haberder olunduğu, Genelkurmay’ının haberder olduğu, insansız araçların sağladığı görüntülerden neredeyse naklen izlendiği doğru mu? Doğruysa gereği neden yapılmadı. Kamuoyu bunların cevabını bekliyor. Bunlara yanıt vermeden bir Genelkurmay Başkanı’nın çıkıp, ‘Terör örgütünü başarılı gibi gösterenler akan kandan ve akacak kandan sorumludur’ demesi, tehditkar bir üslup kullanması hatta ‘Doğru yerde durun’ gibi emir vermesi tabii ki kabul edilemez.

Demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı medyaya emir vermez. Demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı kamuoyuna ve seçilmiş hükümete karşı sorumludur ve görevini iyi yaptığının hesabını vermek zorundadır.

Biz gazetemizde ulaşan bilgilerin doğruluğundan emin olduğumuz sürece yayınlamayı sürdüreceğiz.


.........

AÇIKLAMA VAR AMA CEVAP VERİLMEYEN SORULAR HALA BEKLİYOR

Org. İlker Başbuğ’un oldukça kızgın olarak yaptığı açıklama, gündemi alevledi ama merak edilen sorulara hiçbir cevap olmadı.

İşte Org. Başbuğ’un Aktütün Baskını’nda akla takılan ve hiç değinmediği o sorular:

1 - İnsansız uçaklar, saldırıdan bir ay önce (5 Eylül) sınırda 80 teröristin harekete geçtiğini görüntüledi.

2- Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı, bu hareketliliği Genelkurmay ve komutanlıklara iletti.

3 - Beş gün önce (29 Eylül) çok gizli raporla "PKK 10 uçaksavar getirdi. Sınırdaki köyleri boşalttırıyor" bilgisi iletildi.

4 - Saldırıdan bir gün önce PKK'nın hareketliliği baskını yapacak komutan, isim isim, silah ve katır sayılarına kadar rapor edildi.

5 - Saldırı günü erkenden itibaren insansız uçaklar, Aktütün'e 10 km. uzaklıkta teröristlerin hazırlığının görüntülerini iletti.

6 - Askeri yetkililer, tepelere konuşlanan, siper kazan, silah yerleştiren PKK'lıları canlı canlı izledi.

7 - İnsansız hava aracı saldırı günü saat 9.35'ten itibaren, aldığı görüntüleri Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'na iletti. Anlık istihbarat görüntüleri içinde belki en önemli ve en dikkat çekici olanı PKK'lı grupları gösteren görüntüler sürerken, bir anda insansız hava aracının yer değiştirerek Aktütün'ü göstermeye başlaması oldu. İki nokta arasında 25 km. var. Aktütün'ün koordinatlarının önceden yüklenmiş olduğu anlaşılıyor. Buna rağmen ne bir uçak ne bir helikopter kaldırılmadı.

8 – Genelkurmay’a iletilen istihbarat raporunda, 4 Ekim saat 02.15 itibarıyla, çatışmalar sonucunda, toplam 12 şehit, 21 yaralı personel olduğu bildirildi. 5 personelin kayıp olduğu belirtildi. Teröristlere karşı açılan etkili top (fırtına-203 mm.lik top, 105 mm. Obüs), havan, tank, bombaatar, roket ve uzun namlulu silah atışları ve dört taarruz helikopteri atışları sonucu 5 teröristin ölü olarak ele geçirildiği kesin olarak rapor edildi. Raporda 30 PKK’lının öldürüldüğüne ise tahmin olarak yer verildi. Genelkurmay ise kesin 23 teröristin öldürüldüğünü açıklamıştı.




habervakti
  17942
Yorumla Yazdır Kaydet Gönder

Bu kategorideki diğer haberler:
BUGÜNKÜ TABLO KİMİN ESERİ? 
TSK'DA İHANET ODAKLARI MI VAR? 
MELAMİNLİ GIDA ÖNLEMİ 
GENELKURMAY'A 9 SORU 
HESABINI VEREMEZSİNİZ! 
BAŞBAKAN TERÖRİST BAŞINA 'KAÇ' DERSE! 
MECLİS'TEKİ TÜM PARTİLER ONAY VERDİ 
NEREDE YANLIŞ YAPIYORUZ ? 
AKTÜTÜN İHANETİ BELGELENDİ! 
SANAL ALIŞVERİŞTE DİKKAT EDİN! 
LÜKÜS HAYAT ÇOKTA RAHAT DEĞİLMİŞ! 
AF BAŞÖRTÜLÜLERİ KAPSAYACAK MI? 
SAVCIYA KARANLIK TERTİP 
O'NA ASLA VEDA ETMEYECEĞİM 
SALDIRIDAN KURTULAN ER ANLATTI 
KÜÇÜCÜK ÇOCUĞA RÜŞVET VERMİŞLER 
CEVAPSIZ KALAN SORULAR! 
CHP'NİN ŞERİATÇİ(!) ORTAKLARI! 
ZÜBEYDE HANIM'IN VASİYETİ 
'PARA YOK' DEMEK UTANÇ VERİCİ! 
ERGENEKON'UN KİRLİ PARA TRAFİĞİ 
KURTLAR VADİSİ'NDE BÜYÜK HATA! 
148 YILLIK HAYAL GERÇEK OLDU! 
30 YILDA GELDİĞİNİZ YER BELLİ 
PATANİLİ ASİME VAHŞETİ ANLATIYOR! 
MİT PKK İLİŞKİSİ İDDİANAMEDE!! 
HAİNLER BİR SAAT İÇİNDE YAKALANDI 
PARMAK IZINDE "ALLAH" YAZISI 
YENİ SKANDAL GÖRÜNTÜLER! 
BU SORULAR CEVAPLANMALI! 
1024x768 ve üstü çözünürlüklerde MS Explorer veya M Firefox ile sorunsuz görüntülenebilir.
Powered by M
HABERLER 
                          TURKIYEDE EBU CEHILLER PARTI KAPATIYOR:
'
Saygi deger ziyaretcilerim,Herkes sunu iyi bilmeliki Günes balcikla sivanmaz,hadi diyelim bu partiyi kapattiniz,Musluman halk bu zihniyetten vazmi gececek,iste burada yaniliyorsunuz.(Hak geldimi batil zail olur)hic unutmayin.Ben saban katar olarak bu cagdas yobazlara sunu tavsiye ediyörümki,islamin dogusu esnasinda Ebu lehebin hayatini iyi okusunlar,sizinde sonunuz o olacaktir.
    Ne yaziktirki Turkiyenin %99 musluman diyorlar ama dogrusunu demek gerekirse ben buna inanmiyorum,ama muslumanlarin cogunluk olduguna inanabilirim,beni üzen sudurki bir avuc insan kucucuk bir azinlik %99 ,u yönetmek istiyor.iste musluman bu yasananlardan ders almalidir.islam sadece Namaz kilmak demek degildir,siyaset yapmazsan sonun böyle olur.Sen namazini eda ederken yahudi zihniyeti köse baslarini kontrolu altina almistir,Bes para etmez bir savci,%50 oy alan bir partiyi,Layiklik zedelendi diye kapatabiliyor.ama ne yaziktirki, bu savvci les oldugu zaman bunu musallaya seriat kurallarina teslim ediyorlar,o zaman layiklik zedelenmiyor,ben bunu düsünürken mahfoluyorum.
   Allah askina bunlarin ,bu zihniyette olanlarin cenaze namazini kilmayin.Musluman akilli ol,mahserde susuz kalirsin,görevini yapacaksan tam yapacaksin,bu kadar zulum olurmu yahu.....?
    Ben musluman olarak yasamak istiyorum birileri buna engel olmak istiyor.Bu topraklarda yatan sehitler size lanet ediyör,biz bu topraklari sunguler yiyerek bunun icinmi kurtardik diyorlar.Bizi bu hale düsürenleri Allaha havale ediyörüz,ama mucadelemizi ne pahasina olursa olsun sonuna kadar sürdürecegiz,buna kimsenin süphesi olmasin.
             Eyup sultan Hz.leri  105 yasinda istanbula niye gelmisse bizde ayni davayi surdurecegiz,Musluman sen sustukca birilerinin isini kolaylastiriyorsun,haberin olsun.Cihat her safhada yapilmali,cihat derken yanlis anlasilmasin,elinize silah alip insanlari öldürün denmiyörüm,fakat elinden gelen ne varsa onu yapacaksin,yapamiyorsan yapanlara yardim edeceksin.Ne diyor Allahin rasulu.(Sahabenin basina gelenler sizin basiniza gelmeden cennete gireceginizimi saniyorsunuz.) Bu hadisi seriften ibret alin.-
            Mucadale etmeden(calismadan) Bir ev sahibi bile olamiyorsunuz,ya hic mucadele etmeden cennete gireceginizimi saniyorsunuz,iste bu bos bir laftan ibarettir,sakin ola kendinizi kandirmayin.

         Allah askina Ak parti partisinin kapatilmasina adina ne yapmistir,islam adina hic bir sey göremiyörüm,ilk kez universitede basortusu serbestligi getirmek istemis,Daha önceden neden getirmedi diyenler simdi görsünler dunyanin kac budak oldugunu.Burada bir hadisi serif daha yazacagim cunku cok önemli.(Aman ölmeyin,ölün müslüman olarak ölün)Bak allahin rasulu ölmeyin diyor ,uyariyor-ölün müslüma olarak ölün,anlayan anlar anlamayana saatlerce anlatsan bosuna.
     Benim sahsi görüsüm Allah belalarini versin Allahimdan bulsunlar deyip,rahat uyumayin,yatmakla hic bir hesabi cözemezsiniz.mucadelenin icinde olacaksin,eyer muslumansan....?
     Halkin secmedigi bir savciya teslim olamayiz,gerekirse ankarada toplanip bu oyunu tersine cevirmek zorundayiz:Alni secde görmemis bir savcidan baska ne bekleyebilirsiniz.Benim bu yazdiklarimi okuyan benim AKP;li oldugumu zannedecek,arkadaslar mesele bir parti meselesi degil.Dinimize aciktan saldiri vardir,eger senin vicdanin sizlamiyorsa vallahi sende muslumanlik alameti yok demektir.bu tip konularda particilik yapacak halimiz yoktur.birlikten kuvvet dogar haberiniz olsun..
      Yanliz bu davanin acilmasina tabiki sevinenlerde vardir,ama sunu bilsinlerki,bir ara Ezani Muhammediyeyi, bile turkceye ceviren zihniyet basarili olabildimi.olamadi olamayacak,cunku din Allahin dinidir,Kuran Allahin kitabidir.ne diyor.(onu biz indirdik kiyamete kadar koruyucusu biziz.) HA BURADA BIZE MUSLUMAN OLARAK BIR GÖREV DUSUYOR ODA SUDURKI;DAVAMIZA SAHIP CIKMALIYIZ:---Cikmazsak ne olur Allahin gucu sonsuz .38 saniyede istanbul ne hale geldi herhalde unutmadiniz,cogunuz depresyonlara girdiniz,mevlam isterse bizi yok eder davasina sahip cikacak yeni bir millet meydana getirebilir,Tarihte bunun ornekleri coktur.,bunlar bir hayaldir demeyin.Bir damla sudan insan cikaranin neye gucu yetmez.akilli olun davaniza sahip cikin.Ömür dedigin 60 bilemedin 70 sene,sonunda musallaya teslim olacaksiniz,bundan kurtulus varmiki,varsa banada soyleyin,o zaman bizde layik yobazlarla beraber yuruyus yapalim,ama yoksa bu davaya gönül verenler sessiz kalmamalidir.,Yazimi burda sonlandiriyor hepinizi bizi bir damla sudan yaratan yuce mevlamiza emanet ediyorum.Allaha emanet olun sevgili kardeslerim.saban katar almanya.HABERLER
HALKI VE MECLİSİ YOK SAYDILARI!
6/5/2008 Karakter Boyutu:
Anayasa Mahkemesi yetki ve sınırlarını bir kez daha aşarak Meclis'i yok saydı! Karara kimler nasıl tepki gösterdi?


411 oyun bir kıymeti yok

Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü düzenlemesini iptal kararıyla, 411 milletvekilinin kullandığı oy boşa gitti...

İptal edilen başörtüsü düzenlemesi Meclis'ten 411 kabul oyu ile geçmişti


Görüşmelerin ardından yapılan oylama sonucu, türbanın üniversitede serbest bırakılmasına yönelik Anayasa değişikliği rekor oyla kabul edilmişti.

Teklifin 6 Şubat Çarşamba günü yapılan birinci tur oylama sonucu şöyleydi:


Teklifin maddelerine geçilmesi: Kabul: 397, Ret: 113, Çekimser: 4, Boş: 3

1. madde: Kabul: 401, Ret: 110, Çekimser: 1, Boş: 2

2. madde: Kabul: 404, Ret: 99, Çekimser: 1, Boş: 1

3. madde: Kabul: 404, Ret: 92, Çekimser: 2, Boş: -

Genel Kurul’da ikinci tur oylamalarının sonucu da şöyle oldu:


1. madde: Kabul: 403, Ret: 107, Çekimser: 4, Boş: 5

2. madde: Kabul: 403, Ret: 108, Çekimser: 2, Boş: 5

3. madde: Kabul: 411, Ret: 102, Çekimser: 1, Boş: -

Teklifin tümü: Kabul: 411, Ret: 103, Çekimser: 1, Boş: 2, Geçersiz:1


Gül'den ilk değerlendirme

Cumhurbaşkanı Gül, Anayasa Mahkemesi'nin kararını konakladığı Imperial Otel'de dinlenmeye çekildikten sonra öğrendi.

Gelişmeleri yakından takip eden Gül, kendisini izleyen gazetecilere gönderdiği mesajda, ''Bu hukuki bir süreçtir, buna bir şey ilave etmek istemiyorum'' değerlendirmesinde bulundu!
Özbudun: AKP de kapatılır

Ergun Özbudun, Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını kapatma davasına emsal olarak gördü ve mahkemenin bu yapısıyla AK Parti'nin de kapatılabileceğini söyledi.

Anayasa Hukuku Profesörü Ergun Özbudun kararı şu sözlerle değerlendirdi: "Ben bunu yetki gaspı deyimi ile ifade edebilirim. Bu çok tartışılacaktır. Anayasa Mahkemesi üzerindeki tartışmalara yeni boyutlar katacaktır. Bundan sonra Anayasa Mahkemesi’nin etkinliği üzerinde farklı boyutlarda etki yapacaktır. Yasama organının değil kurucu organın yerine geçen bir karar almıştır.
Bundan sonra TBMM’nin Anayasa’yı değiştirme yetkisi yoktur. Bunun Avrupa’da hiçbir örneği yoktur. Bu konuda büyük tartışmalar yaşanacaktır.

Özbudun, bu karar ile parti kapatma kararının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekitiğin belirtirken, bugün kararı alanların parti kapatma içinde karar verecek kişiler olduğunu belirterek Böylece nasıl bir fikri yapıya sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Bu karardan sonra parti kapatma yönünde karar çıkarsa bu beni şaşırtmaz"
dedi.

İptal kararı dünyada FLAŞ haber

Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsünde yasaktan yana tavrı dünyada geniş yankı buldu....

Reuters: Reuters haber ajansı, Anayasa Mahkemesi'nin kadınların üniversitelere başörtüsü takarak girmesi için anayasada yapılan değişiklik kararını iptal ettiğini belirtti. Reuters, Anayasa Mahkemesi'nin yasayı iptal kararında laikliğe aykırı olduğu vurgusunu yaptığını duyurdu.

AP: AP haber ajansı, Anayasa Mahkemesi'nin üniversitelerde başörtüsünün takılmasına izin vermediğini duyurdu. Ajans haberinde, mahkeminin bu karanın hükümet için bir yenilgi olduğunu yazdı.

AFP: Fransız haber ajansı AFP de, Anayasa Mahkemesi'nin üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılması için anayasada yapılan yasal değişikliği laikliğe aykırı bularak iptal ettiğini duyurdu.

Der Spiegel: Alman Der Spiegel dergisi de internet sayfasında flaş olarak verdiği haberde, Anayasa Mahkemesi'nin türban konusunda yapılan reformu iptal ettiğini yazdı. Haberde bundan sonra da Türk üniversitelerine türban takarak girilmesinin yasak olduğu belirtildi.


İşte Selçuk'un Darbe Planı!
3/23/2008
Ergenekon baskını yiyen Cumhuriyet Başyazarı İlhan Selçuk, "önce kapatma davası, sonra ekonomik kriz, sonra da darbe" planını bir bir anlatmış. İşte o kayıtlar..


İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu üçlüsünün AK Parti'ye kapatma davası açılması için lobi yaptıkları ve kapatma davasının ardından da darbeye zemin hazırlamak amacıyla eylem planı yaptıkları ortaya çıktı

Ergenekon terör örgütüne yönelik 4. dalga operasyon kapsamında gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu, polisin yaptığı teknik takibe takıldı. Gözaltına alınan bu isimlerin son iki aydır yoğun bir şekilde AK Parti'ye yönelik kapatma davası açtırmak için yoğun şekilde kulis yaptıkları ve davanın açılmasının ardından yapılması gereken eylemler için plan yaptıkları ortaya çıktı.

SÜRECİ BİZZAT YÖNETMİŞ

İstanbul Terörle Mücadele ekipleri, Ergenekon terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında örgütün fikir lideri olduğu değerlendirilen İlhan Selçuk'u 2 ay önce teknik takibe aldı. Kapatma davası ve iddianame sürecini aktif bir şekilde yöneten Selçuk'un üçüncü şahıslarla yaptığı telefon görüşmelerinde kapatma davasının açılacağından ve davanın kapatmayla sonuçlanacağından kesin olarak sözettiği tespit edildi.

BUNDAN SONRA KRİZ ÇIKAR

Selçuk'un teknik takibe takılan bir telefon görüşmesinde muhatabına "Davayı açtırıyoruz. İddianeme hazırlanıp dava açılacak. Bugüne kadar Türkiye'de ekonomik kriz çıkmadı ama kapatma davasından sonra mutlaka kriz çıkar. Bunlardan kurtulmak lazım” dediği tespit edildi. Ergenekon trafiğinin fikir yöneticiliğini yapan Selçuk'a bilgi veren bir kişi ise kapatma davasından önce sarfettiği “İlgili kişilerle görüştüm. Merak etmeyin durumlar iyi, havamız çok güzel" sözleriyle dikkat çekiyor.

DARBEYE ZEMİN HAZIRLAYIN

İlhan Selçuk'un bir başka telefon görüşmesinde ise kapatma davasının açılmasının ardından yapılması gerekenlerle ilgili talimat verdiği belirlendi. Selçuk'un, davanın açılmasının hemen ardından ses getirici eylemler düzenlenerek Türkiye'yi yönetilemez hale getirmek için çalışılmasını istediği belirlendi. Selçuk'un, Ergenekon üyeleriyle yaptığı konuşmalarda da darbeye zemin hazırlamak için sarsıcı eylemler yapılması talimatı verdiği kayıtlara girdi.
(Star)

  365
Allah sana rahmet etmesin!?'
BÜYÜK SKANDAL!! SAVCI İSTİFA ET!!
3/14/2008
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti'nin kapatılması istemiyle açtığı davada CUMHURBAŞKANI GÜL'E DE SİYASİ YASAK İSTİYOR!!

71 kişi hakkında siyasi yasak istenmiş
İddianameden ilk açıklama ...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti hakkındaki kapatma davası ile ilgili olarak, ''Diğer partilerin kapatılma davalarında izlediğimiz yol neyse burada da aynısı izlenecektir'' dedi.

Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nden ayrılırken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti'nin kapatılması istemiyle açtığı davaya ilişkin gazetecilere açıklama yaptı.

Kılıç, iddianamenin ayrıntılarına bakamadığını, pazartesinden sonra iddianameyi üyelere ve raportöre vereceklerini, o günden sonra da kamuoyuna daha ayrıntılı bilgi verebileceğini söyledi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, bir soru üzerine, ''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç'ı siyasi yasak istenen listenin başında gördüm'' diye konuştu.

Bir gazetecinin DTP hakkındaki iddianamede yer alan bazı yaptırımların AK Parti için de istenip istenilmediğini sorması üzerine ise Kılıç, dava dilekçesini tam olarak inceleyemediğini tekrarlayarak, dava dilekçesinin sonucuna baktığını, böyle bir talebi görmediğini ifade etti.

Dava dilekçesinin 150-160 sayfa civarında olduğunu belirten Kılıç, bugüne kadar siyasi partilerin kapatılma davalarında izlenen yolun AK Parti hakkındaki kapatılma davasında da izleneceğini dile getirdi.

Kılıç, ilk olarak dava dosyasının şekli denetiminin yapılacağını, tensip tutanağının düzenleneceğini ve arkasından dava dilekçesinin AK Parti'ye gönderileceğini kaydetti.

AK Parti ön savunmasını yaptıktan sonra bu ön savunmanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceğini, Başsavcılığın esas hakkındaki düşüncesi alındıktan sonra AK Parti'nin sözlü savunmasının, Başsavcılığın da sözlü açıklamalarının alınacağını anlatan Kılıç, ardından Anayasa Mahkemesi raportörünün düzenleyeceği esasla ilgili rapor sonrası bir gündem oluşturularak davanın sonuçlandırılacağını belirtti.

Kılıç, ''Diğer partilerin kapatılma davalarında izlediğimiz yol neyse burada da aynısı izlenecektir'' dedi.

3/15/2008
SAVCI DERHAL YARGILANMALI!!
3/15/2008
Kezban Hatemi, AKP’ye açılan davada GÜL'ün adının da geçmesinin, anayasal suç olduğunu, savcının derhal yargılanması gerektiğini belirtti.

Hatemi: Savcı derhal Yargılanmalı

Hukuk Profesörü Kezban Hatemi, AKP’ye açılan davada Cumhurbaşkanının adının da geçmesinin, anayasal suç olduğunu, bu davayı açan savcının derhal yargılanması gerektiğini belirtti.

Konuyla ilgili açıklama yapan Kezban Hatemi: "Derhal yapılması gereken şey savcı hakkında dava açılmasıdır. Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmalıdır. Cumhurbaşkanının parti kapatılması yoluyla görevden alınmasını hiç gördünüz mü? Buna yargının siyasallaşması denir” dedi.

Cumhurbaşkanının davaya dahil edilmeye çalışılması savcının Anayasaya uymayan bir müdahalesidir. Bu durumda da savcıya gereği yapılır. Cumhurbaşkanı tarafsız bir konumdadır nasıl olurda davaya konu edebilirsiniz.

Binlerce iddianame hazırlanır ve bu parti kapatılması için yeterli değildir. Bu antidemokratik bir uygulamadır. İktidar partisinin de içinde bulunduğu bir yapıyı yüzde 47'lik bir kitleyi siz nasıl yok sayarsınız. Bildiğimiz bir tek gerekçe var "Ulema" lafıdır. Ulema lafı da bilgin anlamına gelir. Yargının siyasallaşmasına bir örnektir malesef.

"Dindar bir cumhurbaşkanı" seçeceğiz sözü dışında laik demokratik ülkeye yönelik herhangi bir açıklama olmamıştır. Laiklik devlet demek anlamına gelir. Bülent Arınç laik olmaya bilir bir birey olarak. Ama devlet laiktir. Laiklik dinin karşıtlığı değildir ama ülkemizde malesef hep böyle bir algılama vardır.
Farklı inançları yönetme sanatıdır laiklik. Devletin temel ilkesi bu olmalıdır. Laikliği dine karşı bir tür uygulama olarak göstermek doğru değil. '367 olayı ile' birlikte AKP'nin oy oranı yüzde 47 oldu. "

  2641
Yorumla Yazdır Kaydet Gönder
Yorumlar..

3/15/2008
Bülent Arınç savcıyla dalga geçti
TBMM eski Başkanı ve AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç kapatma davasına hem sert tepki gösterdi hem de kinayeli konuştu... İddianame davanın bir numaralı sorumlusu olarak görülen Bülent Arınç tepkisini şöyle dile getirdi...
Ve Bülent Arınç sert konuştu  15 / 03 / 2008 15:20

TBMM eski Başkanı ve AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç'tan kapatma davasına sert tepki geldi... İddianame davanın bir numaralı sorumlusu olarak görülen Bülent Arınç tepkisini dile getirdi...

Manisa'daki "Mesir Şenlikleri"nin açılışında konuşan Arınç, "AK Parti halkın iradesiyle iktidara gelmiş bir partidir. Partimizin kapatılması halinde yüzde 70'le geri döneriz, Biz milletten oy aldık. Her iki kişiden birinin oyunu aldık..." dedi.

Konuşmasının başında, ne savcılar geldi geçti, sayılarını ben de unuttum, sözleriyle başlayan Arınç, kinayede bulundu... Sonrasında garip, umulmadık, beklenmedik, bir şekilde tahayyül edemeyeceğimiz bir iddianame ve dava bu, diye açıklama yapan AKP'li Arınç, hiçbir endişelerinin olmadığını da sözlerine ekledi...

İddianame davanın bir numaralı sorumlusu olarak görülen Bülent Arınç; "İddianame kin ve garezin ürünüdür, mahkemeden döner" dedi.

Arınç, bu iddiaların hiçbiri delillere dayanmıyor. Sayın başsavcı o kadar acele hazırlamış ki, Cumhurbaşkanı'nın sadece vatana ihanet suçundan yargılanabileceğini düzenleyen Anayasa'nın 105. maddesini bile incelememiş" dedi.

Bülent Arınç; "Yargılananlar arasında ilk üçte olmasaydım şaşardım... Ben bu davada yargılanmaktan gurur duyarım. Yargılanmasaydım kendimden şüphe ederdim. Böyle bir iddianamede bulunduğum için şeref duyarım... dedi.  

 

3/15/2008
Radikal Gazetesi yazarı Hasan Celal Güzel, yıllarca bürokratlığını yaptığı Süleyman Demirel'in dinle ilgili sözlerini derledi. İşte Güzel'in o yazısı: Demirel, irtica ve laiklik 'İslâm'ın getirdiği ana kaidelerle, hukukun üstünlüğüne dayanan anayasa devletinin kaideleri arasında çelişki yoktur.' 'Türkiye laikliği dinsizlik olarak anlamış, yanlış tatbikatlar yapmıştır(...) Allah'ı bilen, Kur'ânı bilen, Peygamberi bilen insanlardan bir kötülük gelmez.' '... Halbuki Müslümanlık Cumhuriyet'in temelinde var(...) Türkiye Cumhuriyeti'nde başbakanlık arabasıyla cuma namazına giden ilk adam benim(...) Bugün Türkiye'yi bir arada tutan en büyük bağ, millet bağı olarak söylüyorum, Müslümanlıktır.' 'İrtica tartışması yanlış yapılıyor. TC kanunlarında irtica diye bir suç yoktur. (...) İslâm'ın içinde irtica aramak yanlıştır. Din ve dindarlardan korkmak yanlıştır.' 'İslâm'ın icaplarına daha çok sarılma ihtiyacını gençlerimizin duymuş olması, geleceğimizin teminatıdır. Nihayet, bu milletin çocuklarının kendi dinlerinin icaplarına uymalarını yadırgamanın mânâsını anlamam. Uymaları tabiÓdir, uymalarını yadırgamak, bence, izahı kabil olmayan bir durumdur.' İslâmiyet hem dünyayı tanzim etmiştir, hem âhireti.' 'Aslında, 1924 Anayasas'ında da 'Türk devletinin dini, din-i İslâmdır' denildiğine göre, o günkü devlet de bir İslâm Cumhuriyetidir. 'Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyet elden gidiyor' şeklindeki beyanların, bence, iyi bakıldığı zaman tutarlılığı yoktur. Atatürk'ün kurduğu devlet laik devlet değildir. İslâm devletidir.' 'Tevhid-i Tedrisat Kanunu bir semavî kitap değil ki. Şayet Kur'ân kursları veya din eğitimi bu kanuna ters düşüyorsa, yanlış olan din eğitimi değildir; Tevhid-i Tedrisat kanunudur.' 'TC yokken Müslümanlık vardı. Aslına bakarsanız TC'ni var eden, ayakta tutan da Müslümanlıktır. 21 Nisan 1920'de Atatürk'ün gönderdiği tamim var. TBMM'nin açılmasından iki gün önce. 'Buharî-i Şerifler okunsun, salâvat-ı şerife getirilsin, mevlid okunsun, Kur'ân kıraat edilsin' diye.' 'Temelinde ahlâk, temelinde manevî değerler manzumesi mevcut olmayan memleketlerin, temelinde inanç mevcut olmayan memleketlerin büyük sıkıntılara düştüğünü tarih göstermiştir.' 'Nüfusunun yüzde 90'ı Müslüman olan bir memlekette dinî tedrisat kadar tabiî bir şey olamaz. Ancak, birçok çevreler, Türkiye'de Allah'ın adı ağızlara alınırsa, irticaya mı kayıverir diye endişeyle düşünmüşlerdir'(...) 'İrtica tehlikesi vardır diye kimi tehlike sayıyorsunuz? Camiye giden, namazında niyazında olan insan tehlike sayılır mı?'(...) Eğer dindarlığı tehlike sayıyorsanız, günah işliyorsunuz ve vebal altındasınız. İnsanlığın temel haklarına tasallut ve tecavüz halindesiniz.' 'Her müdahale öncesinde bu iddialar yapılmıştır. 1960 öncesinde, 71 öncesinde, 80 öncesinde yapılmıştır.' 'Bence Anayasa Mahkemesi'yle başörtüsü olayını ayrı mütalâa etmek lâzım(...) Aslında üniversite yönetimleri de hiçbir mesele yapmadan bunu halledebilirdi(...) Benim söylediğim şu oldu: Serbest bırakalım. İsteyen bağlasın, isteyen açsın (...) Bağlamayana karışılmadığı gibi, bağlayana da karışılmasın.' 'Cumhuriyet'in ilk yılları, daha sonra dalgalanan devirler, bir miktar ifrattan tefrite gitmiştir. Bir uçtan öbür uca gitmiştir. Cemiyet hayatını hem dünya meselelerinden hem ahiret meselelerinden tecrit etmek mümkün değildir.' 'İmam hatip okullarının gayesi sadece din adamı yetiştirmek değildir. Dini bilen Türk vatandaşları doktor, mühendis, hâkim olsa, daha iyi değil mi?' '... Kur'ân bizim hayatımızın rehberi olmuştur. Yol göstericimiz olmuştur. Devlet hayatımızda da, devletimizi idare edenlere Kur'ân'daki hakikatler yol göstermiş, yön vermiştir.' 'Kişi başını örtmek istiyorsa örtsün, Ona niye karışılıyor? Başörtüsünün laiklikle bir ilgisi yoktur. Kanunların yasaklamadığı bir kıyafettir(...) Zaten bunlar denenmiş, örtülerin ve diğer kıyafetlerin kaldırılması denenmiş, Kaldırılabilmiş mi?' * * * Değerli okuyucular, bütün bu sözleri Süleyman Demirel'in, 1991'de Yeni Asya Gazetesi Neşriyatı olarak çıkan 'İslâm, Demokrasi, Laiklik' adlı kitabından iktibas ettik. Demirel'in meşhur 'Dün dündür, bugün bugündür' sözüne ne kadar uygun değil mi?... Dün, laikliğin din düşmanlığı şeklinde anlaşıldığını söyleyen, irtica ithamlarına karşı çıkan, başörtüsünü savunan Demirel, bugün, başörtülü kız öğrencilerin Suudi Arabistan'a gitmesini istiyor ve 'Türban, şeriat devleti arayan İslâmî cereyanların kullandığı araçlardan biri' diyebiliyor. Demirel, 67 yaşındayken yayınlanan kitabının tam 7 yerinde, "Türkiye'de herkes göğsünü gere gere 'Ben Müslümanım' diyebilmelidir" ifadesini kullanıyor. Sorarım size, Demirel'in bu dediklerinin birini Başbakan Erdoğan söylemiş olsaydı, nasıl tepki alırdı?.. * * * Demirel'in son söyledikleri konusunda en iyi yorumu, gene kendi sözlerinden iktibas ederek yapalım: "Bakara Sûresi'nin 8, 9, 10, 11. âyetlerinde 'Münafıklara dikkat edin' dediği hadise odur. Aman tereddüde düşmeyin. Münafıklara dikkat edin. Çünkü münafıkların görevi tereddüt meydana getirmektir. VE HAKTA SEBAT ÇİLELİ BİR İŞTİR" (a.g.e., s. 110). Radikal
3/17/2008
Kemal Hasta! Hürriyet Yasta!
3/25/2008
Eski İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, hastaneye kaldırıldı. İşin bundan ilginç tarafı ise Hürriyet'in haberi veriş tarzıydı.


Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı Metin Çetinbaş, AA muhabirine yaptığıaçıklamada, müvekkilinin dün akşam üzeri rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığını ve tetkiklerinin sürdüğünü söyledi.

Alemdaroğlu'nun stresli günler yaşadığını ifade eden Çetinbaş, "Daha önceden hocamızın yüksek tansiyona bağlı burun kanaması vardı. Tedavisi yapılıyordu. Tabi bu stres kolay değil. 69-70 yaşındaki bir insan için,ailesi için de çok zor. Yine burun kanaması, yüksek tansiyon ve sol kola vuran bir göğüs ağrısı ile dün akşam üzere kendisini hastaneye yatırdık.Şu anda hastanede tetkikleri yapılıyor. İnşallah iyi çıkar" dedi.

Çetinbaş, Alemdaroğlu'nun sağlık durumuna ilişkin, "Ciddi bir sorunu olmadığını umuyorum" şeklinde konuştu.

"Ergenekon soruşturması" kapsamında gözaltına alınan Alemdaroğlu, Beşiktaş'taki Nöbetçi İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış ve hakkında yurt dışına çıkışyasağı konulmuştu.

DOKTORU "CİDDİ SORUNU YOK" DEDİ AMA HÜRRİYET GAZETESİ İLGİNÇ BİR BAKIŞ AÇISIYLA HABERİ ŞÖYLE VERDİ



Sabaha karşı gözaltına alınıp nezarethanede tutulan, emniyette ve savcılıkta 3 gün sorgulanan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, o 3 günde en az 3 kilo verdi, Hastaneye kaldırıldı

Ergenekon Çetesi soruşturması kapsamında cuma günü sabaha karşı saat 04:00 sularında evinden gözaltına alınan İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, hürriyet.com.tr'ye kontrol altına alındığı hastaneden konuştu. Alemdaroğlu, tansiyona bağlı kalp sorunları yaşaması üzerine bu sabah acil olarak hastaneye kaldırıldığını belirterek, "Burun kanaması, yüksek tansiyon ve sol kola vuran bir göğüs ağrısı ile acil olarak dün gece hastaneye kaldırıldım. Şu anda hastanede doktorların kontrolü altında tutuluyorum. Tansiyona bağlı kalp sorunları yaşıyorum" dedi.

Gözaltına alınmadan önceki dinç görünümü, 3 gün sonra serbest bırakıldığı görünümü arasında belirgin bir bozulma, 3-4 kilo birden kaybettiği gözlemlenen Kemal Alemdaroğlu, bu 3 günlük gözaltı süresinde hırpalanıp, yorgun düştüğünü söyledi, bu durumu hurriyet.com.tr'ye şöyle anlattı:

"Ben hayatımda nezarethane nedir bilmezdim. Önce Emniyet Müdürlüğü'nün nezarethanesi, sonra savcılığın nezarethanesi... 3 gün traş olamadım, duş olanığımız da yoktu. Yaşadıklarım, aslı astarı olmayan ithamlar beni yordu. Sabaha karşı serbest bırakıldıktan sonra Savcılık çıkışında üzerimde bir gömlek, bir kazak vardı. Dış görünüşüme çok özen gösteremedim. Bu yüzden de yorgun gözükmüş olabilirim. Şu anda, hastanede doktor kontrolündeyim. Dün biraz dinlenebilmek için tüm gün telefonumu kapattım. Ancak, dün gece aniden rahatsızlandım. Burun kanaması, yüksek tansiyon ve sol koluma vuran şiddetli göğüs ağrısı ile dostlarım beni hastaneye kaldırdı. Geceden beri hastanede kontrol altındayım. Kalp sorunları yaşıyorum.

3/26/2008

BALLANDI BALLANDIRA KAPATMAYI SAVUNDU

Demirel ne söylediğinin farkında mı?
Demirel, AK Parti'nin kapatılmasını ballandıra ballandıra, kendi mantık örgüsü içinde savundu, referanduma karşı çıktı, başsavcıya toz kondurmadı..

Demirel: "Türkiye'de parti kapatılamaz diyemezsiniz. Çünkü kapatılması hadisesini Anayasanız getiriyor.... İktidar partisinin kapatılması olayı büyütüldü... Başsavcıya böyle bir müracaatı yaptığı için yöneltilmiş bulunan hücumlar çok inciticidir... Başsavcı keyfi bir iş mi yapıyor?... Siyasi partiye açılan dava seçmene açılmış değildir.... Referandum çok yanlış olur..."

9. Cumhurbaşkanı Demirel, Ekoenerji Dergisi'nin son sayısında Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Özcan Ültanır'ın sorularını yanıtladı. 22 Temmuz'da yapılan seçimlerin, Türkiye parlamentosunda temsili düzelttiğini söyleyen Demirel, konuşmasını şöyle sürdürdü :

�22 Temmuz'da yapılan seçimler, Türkiye'ye daha istikrarlı bir idare getirdi. Fakat Türkiye'nin sorununu çözmedi. Yani Türkiye yönetilemiyor. Eğer bir ülkede bu kadar çok olay varsa, o ülkenin geleceğinden telaşlanmak yerine, ülkenin yönetilemediği kararına varmak lazım. Eğer ülke yönetilebilse, bu sıkıntıların birçoğuyla karşı karşıya kalmayız. Çünkü, 22 Temmuz sonrasında, sekiz ay önce Türkiye'nin ilk ihtiyacı olan şey herhalde türban değildi. Türban olmasa da olurdu, daha sonra olsa da olurdu. Ama siz getirdiniz, Türkiye'nin gündemine türbanı koydunuz. Zaten bunun bir sene evvelinde, 2007 Nisan'ında birtakım tepkiler vardı, o tepkilerin başka şekilde meydana çıkmasına sebep oldunuz. Bunu Türkiye'yi yöneten idare yaptı. Bana göre önünü görmedi. Bence birinci mesele budur, yani Türkiye'nin yönetilememesi. Bütün bu hadiselere bakıldığı zaman Türkiye'nin iyi yönetildiğini veya yönetilebildiğini kimse söyleyemez.�

-İKTİDARIN TERCİH HATASI VE ÖNCELİK HATASI VAR-

Demirel, seçimlerden sonra Hükümetin yaptığı işleri bakıldığında bir �tercih hatası ve işlerde bir öncelik hatası� olduğunu savundu. Demirel, şöyle dedi:

�Ülkenin pek çok ihtiyacı varken, işsizlik diz boyuyken, yatırım ihtiyacı varken, yolsuzluk varken, reform ihtiyacı varken, Avrupa'ya takılıp kalınmışken, bütün bunlarla uğraşacağı yerde, Türkiye'yi çok hassas olduğu bir konuda gene tartışmanın içine sürükledi. Türban hadisesi Türkiye'yi ister istemez laiklik hadisesine sürükledi" dedi. Demirel, şöyle devam etti:

-İKTİDAR PARTİSİNİN KAPATILMASI OLAYI BÜYÜTÜLDÜ-

�Laiklik hadisesinin devamı olarak Türkiye çok önemli bir olayla karşı karşıya geldi. O olay da, bugünkü iktidar partisinin kapatılması talebiyle Cumhuriyet Başsavcısının Anayasa Mahkemesi'ne başvurması olayıdır. Bir ülkede seçimden, sekiz ay evvel yapılmış seçimden yüzde 46.5 gibi bir oy alarak çıkan, yani kabaca iki kişiden bir kişinin oyunu alarak çıkan ve tek başına hükümet kurmuş bir iktidar partisinin kapatılması talebiyle, eğer o ülkenin Başsavcısı yetkili merciye, Anayasa Mahkemesi'ne müracaat ediyorsa, bu ufak hadise değildir. Yalnız biz bunun tartışmasını beceremedik. Tartışmasını beceremeyerek, zaten büyük bir hadise olan bu hadiseyi daha da büyüttük.

-İDDİA İTİBAR KIRICIDIR VE HUKUK İLE SİYASET KARŞI KARŞIYADIR-

Tabii ki buna muhatap olan iktidar partisi bundan heyecan duyacaktır, telaş da duyacaktır. Böyle bir şey evvela itibar kırıcıdır. Yani bu iddianın içerisinde hiçbir şey olmasa da itibar kırıcıdır. Çünkü, bu iddiayı yapan Devlet'in Başsavcısı'dır. Bu Başsavcının arkasında topu yoktur, tüfeği yoktur, ordusu yoktur, donanması yoktur, sadece bir cüppesi vardır. Ama, o cüppe hukuktur. Netice itibariyle hukuk ile siyaset karşı karşıya kalmıştır.

Hal böyleyken, Başsavcıya böyle bir müracaatı yaptığı için yöneltilmiş bulunan hücumlar çok inciticidir. Neticede siz neyi incitiyorsunuz? Hukuku incitiyorsunuz. Hukuk lazım. Başsavcı da lazım. Anayasa Mahkemesi de lazım. Yargıtay da lazım. Hükümet de lazım. Hepsi lazım. Başsavcı esasen bir iddianame vermekle bir partiyi kapatmıyor. Kapatılması talebinde bulunuyor.

-TÜRKİYE'DE PARTİ KAPATILAMAZ DİYEMEZSİNİZ!-

Şimdi, Türkiye'de bu tartışma sadece iktidar kanadından gelmedi. Hemen hemen birçok mihraklar, ülkedeki opinion maker'lar, birçok fikir üreticileri, 'Efendim bir siyasi parti kapatılamaz. Demokrasilerde siyasi parti kapatılmaz' diyorlar. Peki, 'demokrasilerde siyasi parti kapatılamaz' dedikten sonra, bunun arkasından gelecek cümle şudur. Öyleyse, niçin başsavcı müracaatta bulunuyor? Başsavcı keyfi bir iş mi yapıyor?

Demokrasilerde siyasi parti kapatılmamalıdır. Pekâlâ. Başsavcı böyle bir talepte bulunarak keyfi bir iş mi yapıyor? Hayır, onu da söylemiyorsunuz. Başsavcı neye dayanarak bu kapatma talebinde bulunuyor? Eğer Başsavcı Anayasamızın 68'inci ve 69'uncu maddelerinde zikredilen fiilleri tespit etmişse, ne yapacak bunu? Hiçbir şey yapmayacak mı? O zaman görevini yapmamış olur. Onun için eğer bu fiiller mevcutsa, Başsavcının yapacağı şey bu müracaatı yapmaktır. O zaman Türkiye'de parti kapatılamaz diyemezsiniz. Çünkü kapatılması hadisesini Anayasanız getiriyor. Kapatılmamalı diyorsanız, bu hükümleri kaldırın. Yani bu tartışmalar aslında bana göre, biraz bilgisizlikle ve heyecanla, demokrasinin ne olduğu da çok iyi anlaşılmadan yapıldı ve yapılıyor.�

-SORUN: TÜRKİYE'DE KANUNLARI UYGULAMAK YA DA UYGULAMAMAK-

�Şimdi ben bunları size söylüyorum ya, hemen birisi çıkıp bana sorabilir. Siz parti kapatılmasına karşı mısınız, taraftar mısınız? Sorun o değil. Sorun, Türkiye Cumhuriyeti Kanunları uygulanmalı mı, uygulanmamalı mı?� diye soran Demirel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
�Evvela siz sorunu parti kapatma hadisesinden çıkardınız. Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasası uygulanmalı mı uygulanmamalı mı haline getirdiniz. Eğer Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunları uygulanıyorsa, bundan memnun olmanız lazım. Uygulanmıyorsa o zaman devletiniz işlemez. Onun içindir ki Başsavcıya yapılmış olan hücumları ben fevkalade yanlış, bilhassa iktidar kanadının yapmış olduğu hücumları fevkalade yanlış, fevkalade haksız buluyorum. Yani, nizama uyulması lazım. Ben bunları görüyorum ve diyorum ki, devleti eskitmeyelim. Burada geldiğim nokta bu. Başsavcı Anayasa Mahkemesi'ne müracaat mı etmiş? Etmiş. Gidin kendinizi savunun. Bunda şaşılacak da, korkulacak da bir şey yok. Anayasa Mahkemesi ne karar verirse, ona da razı olun. Herkes razı olsun. Bu lafta ne yanlış var? Bunu yaptığınız zaman Türkiye sükûnet bulur. Siz sükûneti başka yerde arıyorsunuz. Daha doğrusu sükûneti yanlış yerde arıyorsunuz. Yargıyı siyasileştirmememiz lazım. Halkı yargıya karşı kışkırtmamamız lazım. Velhasıl yargıyı rahat bırakalım ve yargıya güvenelim.�

-SİYASİ PARTİYE AÇILAN DAVA SEÇMENE KARŞI DEĞİLDİR-

Demirel, eğer bir siyasi partiye karşı dava açılmışsa, bunun, o siyasi partiye oy veren seçmene karşı açılmış dava anlamına gelmeyeceğini belirtti. Demirel, �Seçmen size oy vermiş. Siz yapmanız lazım gelen şeyi yapmamışsınız veya yanlış yapmışsınız. Bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Eğer bir partiye karşı dava açılmışsa, o milli iradeye karşı açılmış bir dava da değildir. Sadece partiye karşı açılmıştır. Bu davayı açan da milli irade namına iş gören bir yerdir. Bunlar da akıllarda iyi tutulmalıdır diyorum.�

-REFERANDUM YANLIŞ OLUR-

Anayasa Mahkemesi bir ihtilal mahkemesi olmadığını söyleyen Demirel, �Anayasa Mahkemesi'ne güvenmek lazımdır. Anayasa Mahkemesi'ne intikal eden bir konuda onu görevsiz duruma düşürmenin şık olmadığı kanaatindeyim. Hukuk otoriteleri de bunun zaten hukuka uygun olmadığını söylüyorlar. Ben o kısmını tartışamam. Çünkü, benim saham değildir. Ama o da yeni bir tartışma yaratacaktır. Yani bir tarafta türban tartışması, öbür tarafta parti kapatma tartışmasına ilaveten, bu defa da parti kapatma davasını önlemek için anayasa değişikliği bir mesele yaratacaktır. Hele bunun referandumdan falan geçirilmeye kalkışılması çok yanlış bir şey olur� diye konuştu.

EKOENERJİ

01.Nisan.2008 12:49:38
 
yorum yaz gönder yazdır oy ver
 
SİZDEN GELEN YORUMLAR [86 adet yorum gelmiştir] TÜMÜNÜ GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ    
 
  Gürol Üstün 01.Nisan.2008 14:19:58  
   
  Gör Ey Milletim
Sizden biriyim deyip de yıllarca oyunu çalan adamın kim olduğunu. Heyhat ki cumhurbaşkanlığı yapmış bu adam bizim birliğimizi de temsil etmiş.
70 cente ülkeyi muhtaç eden bay bilen olmuş. Artık mide bulandırıyorlar. Kuyruk acısı var. Oğlu Egebank'ı soydu baba ve amca Demireller seyrine baktı. Mahkeme milletin mallarını iade etti sanki babalarının malıymış gibi. haramm yiye yiye nasır tutmuş vicdanlardan ne beklenir ki?
 
 
  nesi atalayın 01.Nisan.2008 14:18:53  
   
  bilirdim
ben bunun çocukluğunuda bilirdim hep misketlerimi ve aşıklarımı çalardı alışmış çalmaya kandırmaya hay hat vayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy beeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee
 
 
  ali 01.Nisan.2008 14:18:52  
   
  msj
köprünün başında buluşalım.seni yuvarlamanın keyfini kimseye bırakmam...
 
 
  Bahtiyar Yorumcu 01.Nisan.2008 14:17:28  
   
  Ya Hayır Konuş Ya da Sus!
Herkes kimin ne olduğunu çoooooooooook iyi biliyor Sn. Demirel, konuştukça kendine zarar veriyorsun!...
 
 
  CINKAYA 01.Nisan.2008 14:15:06  
   
  UYARI
samanyolu haberden bir ricam olacak
su adami sayfalariniza koymayin.
virus olarak internetlerinize girer hepsini bloke yaparak tamameninternetinizi
islemez hale getirerek cokertir.
antivirus bile care olmaz bilesiniz.
karar sizin
 
 
  yorumcu 01.Nisan.2008 14:15:05  
   
  Ne Di YORUM
Ergenekon .. Ergenekoon.. Sayın Büyük Ergenekooon ergenekoonn bu sana bişey hatırlatıyomuuu?
 
 
  safa 01.Nisan.2008 14:13:47  
   
 
Cumhuriyet tarihinin yüz karasi seni toprak bile kabul etmez.
 
 
  enis 01.Nisan.2008 14:13:38  
   
  yaş 70
yaş yetmiş iş bitmişlerle türkiye bir yere varamaz
 
 
  mesut 01.Nisan.2008 14:13:11  
   
  sıze bır bulmaca
Dini var imanı yok
kafası var sacı yok
karısı var cocugu yok
sizce kım? CEVAP DEMİREL
 
 
  abdullah 01.Nisan.2008 14:11:36  
   
  ALLAHTAN KORK
Yıllarca nurlu süleyman olark Müslümanların oyunu alldın ailem dediklerin milyarlarca dolar hortumladı Mahkamei Kübrada ne diyeceksin
 
 
 
AKP 9'a 2 Oyla Kapatılacak"-
3/23/2008
ESKİ Devlet Bakanlarından Hasan Celal Güzel, TRT1'de yayınlanan Enine Boyuna programında “AKP'nin kapatılacağından eminim” dedi. Bu sözlerin ardından VATAN'ın sorularını yanıtlayan Güzel, kararın 9'a 2 ya da 8'e 3 oranıyla alınacağını iddia etti:


KAPATMA DA DARBE DE VAR: Başörtüsü konusunda Anayasa değişikliği yapılınca, bir taraftan Anayasa Mahkemesi bu konuda harekete geçirildi, bir taraftan da düğmeye basıldı. Bu bir paket program. Bu paketin içinde parti kapatma da var, bu olmazsa askeri tahrik edip tekrar darbe yaptırmak da var.

367 AYIBI: Anayasa Mahkemesi 2007'de hukuka, mantığa uygun olmayan bir karar verebilmişse, 367 ayıbını yapabilmişse, bunu da yapar.

KAPATILACAĞINDAN EMİNİM: İddianame RP ve FP'nin iddianamelerinden alıntılar içeriyor. Hemen hemen aynı olaylar var. Onda da ortada bir fiil falan yoktu. Birtakım gazete bilgilerinden iddianame yazılmıştı, şimdi de aynısı yapılıyor. Dolayısıyla ben eğer AKP herhangi bir hukuki müdahalede bulunmazsa kapatılacağından eminim.

KURTULUŞ ZOR: Anayasa değişikliği ile de kurtuluş yolu o kadar kolay değil. Yapılacak değişiklikler yine Anayasa Mahkemesi'nin önüne gidecektir.

  293

9 Yaşında Bir Kız ve Prof.Dr.Ayhan SONGAR

   

                                                                                                                          Prof. Dr. Mustafa NUTKU   

 

Image

İstanbul’da bir hastanede, 9 yaşında bir kız... İsmi: Esra...
Hastalığı: Kanser... Hastalığı vücuduna yayılmış...
O hasta halinde ve ölümün soluğunu her geçen an gittikçe daha da yakınında hissederek hayat yürüyüşünün son durağına yaklaşırken, hasta yatağında uyanık olabildiği zamanlar, devamlı olarak kitap okuyormuş. Bir akşam, okuduğu kitaptan başını kaldırarak, annesine:

“ – Babamı çağırabilir misin, anne?” demiş.
Küçük kızının vücuduna yayılmış kanserle günden güne eriyişini görürken, ölüm habercisi bu hastalığın sevgili kızından ayrılık getireceğini bilerek, dünyadan o kesin ayrılığının acısına dayanabilmek bir yana, o ayrılık anının yakında muhakkak gelecek oluşunu düşünmenin büyük acısına dayanabilmenin bile kendisine çok zor geldiği annesi, kızının bu anî arzusu karşısında çekinerek sormuş:
“ – Babanı çağırmamı niçin istiyorsun?”
Hasta kız, önce bunu açıklamak istememiş; bir an düşünmüş ve:
“ – Çağırmasan da olur.. Hem çağırsan, gelinceye kadar belki geç olur..” sözleri üzerine annesinin merakı daha da artmış:
“ – Babanı çağırmamı önce isteyip sonra niye vazgeçtin?” diye sorunca, kızı gayet sakin bir şekilde;
“ – Anne, ben artık âhiret âlemine gidiyorum da.. o­nun için..” cevabını vermiş. Bu sözleri üzerine annesinin gözünden, artık tutamadığı gözyaşları boşanırken, kızı gene o çok sakin haliyle:
“ – Bak! Azrail (A.S.) beni almak için gelmiş; orada bekliyor..”
diyerek odanın bir köşesini parmağıyla işaret etmiş. Annesi, kızından ayrılık vaktinin geldiğini anlayıp elleriyle yüzünü kapatarak hüngür-hüngür ağlarken, kızına gayr-i ihtiyarî sormadan da edememiş:
“ – Azrail (A.S.) nasıl? Biraz tarif eder misin?”
“ – Çok güzel…” demiş, küçük kız...
Daha sonra da, içinde bulunduğu o maneviyat âleminden dünya haline tekrar avdet etmiş gibi, annesinin o ardı-arkası kesilmeyen yüksek sesle ağlayışından rahatsız olmuş bir tavırla annesini, 9 yaşındaki çocukluğundan beklenemeyecek büyük bir kemal ve vekar haline girerek, tesellîye çalışmış:
“ – Niye bu kadar çok ağlıyorsun ki, anne? İmanı olan ve imanıyla yaşayanlar için ölüm ve âhirete gitmek, korkulacak bir şey mi? Dünyada daha fazla yaşasaydım, dışarıdaki insanların ekseriyeti gibi, dinde lâkayt, ibadette ihmalkâr halde uzun bir dünya hayatım olsaydı, benim için daha iyi mi olacaktı? Öyle olmam seni daha çok mu sevindirecekti? “
Kızının, yaşının çok üstünde bir olgunlukla kendisine verdiği bu hakikat dersi karşısında, annesinin sanki birdenbire gözyaşı pınarları kurumuş; yüksek sesle ağlaması aniden durmuş..
Kanser hastası, kanser hastalığı vücuduna yayılmış olan 9 yaşındaki kız, annesiyle bu son konuşmasından sonra, yüksek sesle kelime-i şehadet getirmiş; daha sonra da, başı yavaşça sol tarafına düşerek ruhunu teslim etmiş.
Annesinin biraz evvel pınarları kurumuş gibi durmuş olan gözyaşları yeniden, fakat bu defa sessizce çağlamış.. O sırada, sevgili kızının artık ruhsuz olan bedeninin yanında, yatağında okuduğu son kitap ile bir kalem dikkatini çekmiş. 9 Yaşındaki kızının dünyadan âhirete giderken, kendisini fevkalade hayrete sevk eder derecede gösterdiği o çok yüksek ruh halinin sırrı, hasta yatağında son olarak altını da çizerek okuduğu o kitap sayfalarında kendini ilân ediyor gibiymiş. Kitap; “Hastalar Risalesi” ve altını çizerek okuduğu son bölümü de: “SEKİZİNCİ DEVA” imiş.

* * *

SEKİZİNCİ DEVA

Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü’z-zünûb olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki: ‘Ermiş ağacı silkmekle, nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker.’
Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için manevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekva etmezsen, şu muvakkat bir hastalık ile daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun.
Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür. o­ndan feryâd et.
Çünkü, bütün dünyanın mevcûdatıyla kalbin, rûhun ve nefsin alâkadardır. Mütemâdiyen firak ve zevâl ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bâhusus Âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, âdeta, güya, yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var.
İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat’î ilaç ve kat’î şifa verici bir tiryak olan îmân ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve za’fın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.
Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürûrla doludur¸derecesine göre, îman kuvvetiyle hisseder. Bu îmândan gelen mânevî sürur ve şifâ ve lezzet altında, cüz’î, maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.”

* * *

Dr. Sadullah Nutku ve Prof. Dr. Ayhan Songar (her ikisine de Allah rahmet eylesin) bir uçak seyahatinde yan yana iki koltukta oturuyorlarmış.
O yolculuklarında ilk defa tanışıp görüşmelerinden önce, Dr. Sadullah Nutku, cebinden “Hastalar Risalesi”ni çıkarıp kendi kendine, sessizce okumağa başlamış. Yanında oturan Prof. Dr. Ayhan Songar göz ucuyla bu kitaba bakmış, çok alâkasını çekmiş; ardından, tanışmışlar. Yolculuklarının kalan kısmında Dr. Sadullah Nutku, kitabı yüksek sesle okumuş; Prof. Dr. Ayhan Songar da dikkatle dinlemiş ve o zamana kadar bilmediği Risale-i Nur Külliyatının, psikiyatri mütehassısı bir profesör olarak da kendisini çok ilgilendiren devalarından bazılarını dinlerken, bir ara kendini tutamayarak:
“ – İnsan bu manevî devaları dinlerken, hasta olmayı temennî edeceği geliyor!” demiş.
Prof. Dr. Ayhan SONGAR, daha sonra ihtisası ile alâkalı olarak, kendisine muayene ve tedavi için gelen hastalarına ekseriya “Hastalar Risalesi”ni tavsiye etmiş.

                                                           * * *

Prof. Dr. Ayhan Songar da bir gün, Esra isimli 9 yaşındaki o küçük kız ve daha başka birçokları gibi kanser hastalığına yakalanmış. O da ecelle randevusuna doğru geri sayımının son günlerindeyken ve 9 yaşındaki o küçük kız gibi, vücuduna yayılmış olan kanser hastalığı ile hastanede yatarken, yanından hiç ayırmadan okuduğu ve vefatında da yatağında yanı başında duran kitap, 9 yaşındaki o küçük kızın ölüm döşeğindeyken okuduğu kitapmış; ilk defa bir uçak yolculuğunda yan yana otururken Dr. Sadullah Nutku’dan dinlediği ve daha sonra da, meşhur bir psikiyatri profesörü olarak o zamana kadar kendisine muayene ve tedavi için müracaat etmiş birçok hastasına tavsiye ettiği, manevî devalar hazinesi: “Hastalar Risalesi”…

 

 

 


 

Mehmet Şevket Eygi

04.05.2008

Birinci madde: Marmara denizinin dibindeki fay (kırık) fokur fokur kaynıyormuş. Gazlar, sıcak sular fışkırıyormuş... Zelzele uzmanları tehlike yaklaşıyor diyor. İdarecilerin, ilgililerin, sorumluların bu konuda herhangi bir hazırlıkları yok. Kurbanlık koyunlar gibi bekliyoruz.

İkinci madde: ABD’nin ve İsrail’in İran’a saldırmaları ihtimali her gün biraz daha artıyor. Uzmanlara göre bu saldırı nükleer silâhlarla yapılacakmış. İlk üç hafta içinde üç milyon insan ölecekmiş. Zehirli radyoaktif bulutlar civardaki ülkelere yayılacakmış. Felâketin boyutları korkunç olacakmış... Türkiye de bundan nasibini alacakmış. Bizimkiler ne yapıyor? Taksim’de 1 Mayıs gösterileri yapılır mı yapılmaz mı? Sanki başka derdimiz yok.

Üçüncü madde: Yakın bir gelecekte dünya, bu arada Türkiye temel gıda maddeleri konusunda büyük darlıklar, sıkıntılar, pahalılıklar ile karşılaşabilirmiş. Su konusunda da darlık yaşanabilirmiş, hatta savaşlar çıkabilirmiş.

Dördüncü madde: Terör yangını sönmek bir tarafa, gittikçe şiddetleniyor. Rütbeli ve rütbesiz şehitler... Bu işin sadece askerle, silâhla bastırılamayacağını birileri hâlâ anlayabilmiş değiller.

Beşinci madde: Toplumsal barış, sosyal uzlaşma konusunda gerginlik, kopukluk, anlaşmazlık, inat, fanatizm gittikçe artıyor. İdareciler, politikacılar, aydınlar, medya seçkinleri, akademisyenler bir araya gelip kutuplaşmayı, kopukluğu, düşmanlığı ortadan kaldırmak için harekete geçemiyor.

Altıncı madde: Ufukta iktisadî ve malî (finans ile ilgili) kara bulutlar var. Dünya genel bir krize doğru gidiyor. Önce ABD çökecek, sonra dünyaya yayılacak ve Türkiye de girdabın içine girecek. Buna karşı da tedbir alınmıyor.

Yedinci madde: Ahlâksızlık, iffetsizlik, vatan hainliği, kokuşma, büyük hırsızlık, talan, yalan dolan, halkı aldatma, hortumlama, içki, kumar, fuhuş, suç salgını, uyuşturucu, haram yeme gibi kötülükler korkunç boyutlara ulaşmış vaziyette. Buna kanıksamışız. Aldıran yok, tedbir alan yok.

Sekizinci madde: Birileri ülkede iç savaş çıkartmak için her mel’âneti, her habaseti, her cinayeti irtikâb ediyor. Türklerle Kürtler, Sünnîlerle Alevîler, dindarlar ile çağdaşlar, şucularla bucular birbirine düşman edilmek isteniyor. Halk arasına kin ve nefret tohumları alenen ve somut bir şekilde saçılıyor.

Dokuzuncu madde: Siyasî ihtiraslar gözleri köreltmiş, kulakları sağır etmiş, vicdanları mühürlemiş. Hizipler ve fırkalar birbiriyle amansızca çekişip tepişiyur. Çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar bile yüzlerce, hatta binlerce cemaate, gruba ayrılmış, tesbihin ipi kopmuş, taneleri etrafa darmadağın saçılmış, kitabın şirazesi çözülmüş, yaprakları yele savrulmuş, Ümmet birliği kalmamış, fanatizm ve asabiyet her yeri sarmış...

Memleket Balkan Harbi faciasından önce de böyleydi.

Birinci Dünya Savaşı’na da böyle bir ortamda girmiştik.

Allah’ın emirlerine uyulmaz, Peygamberin buyrukları ve öğütleri tutulmaz olmuş.

Allah mü’min ve Müslüman kullarına “Kâfirleri dost ve velî (idareci) edinmeyiniz” diye emrediyor ama birtakım sözde dini bütün Müslümanlar en azılı kafirlerle işbirliği yapar hale gelmiş.

Peygamber sevgisi edebiyatı bol bol yapılıyor ama Sünnetler terk edilmiş.

Namaz kılınmaz olmuş, insanlar şehvetlerine uymuş...

Münafıklığın bütün alametleri tezahür etmiş.

Irz, namus, iffet şişeleri taşa çalınıp bin parça edilmiş.

Para put olmuş.

Riba yaygın hale gelmiş.

Müslümanların bir kısmı birbirini sevmez, birbirini desteklemez olmuş.

Mal, can, ırz namus, nesep, din güvenliği kalmamış.

İlim gitmiş, cahillik karanlıkları etrafı sarmış.

Din ve mukaddesat bezirgânlığı ve ticareti almış yürümüş.

Aklar kara, karalar ak olmuş.

Maruflar münker, münkerler maruf olmuş.

Helâller haram, haramlar helal olmuş.

Ayaklar baş, başlar ayak olmuş.

Bütün çiviler yerinden oynamış.

Azgınlık ve fuhuş cihanı sarmış.

Dünyaya bir hal olmuş.

Bir hal olmuş...

Uyuşturucu, İçki, Fuhuş

DEVLET, okullarda uyuşturucu araştırması yapılmasına izin vermiyormuş. Niçin?.. Korkuyorlar mı?

Okullarda uyuşturucunun yaygın şekilde kullanıldığına dair yoğun rivayetler var. Bu rivayetler doğru ise memleketin hali duman demektir.

Hiç vakit kaybedilmeden bu konuda yurt çapında çok ciddî bir araştırma yapılmalı ve neticesi halkımıza ilan edilmelidir.

Okullarda uyuşturucu kullanma yaşının 11’e düştüğünü söyleyenler ve yazanlar var. Bu doğru mudur?

Uyuşturucu ticaret, trafik ve kaçakçılığının çok büyük dev bir sektör olduğu iddia ediliyor. Doğru mudur?

Bunun önüne niçin geçilemiyor?

Sağmalcılar/Bayrampaşa cezaevinin damında her sabah bir sürü küçük uyuşturucu paketi ve cep telefonu bulunuyormuş. Bunları buraya kimler atıyor? Bunun önüne niçin geçilemiyor?

Geçenlerde İstanbul Maslak’ta feci bir trafik kazası oldu. Yaşları 19 olan dört zengin çocuğu gece geç vakitlere kadar Taksim’de eğlenmişler. Dördü de üniversite talebesiymiş. İçki içmişler. Şoförlük yapan esrar da içmiş. Hem sarhoş, hem başı dumanlı... Hacı Osman bayırından inerken otomobilin kontrolunu elden kaçırmış. Gençlerden ikisi hemen ölmüş, biri ağır yaralı, içkili/esrarlı şoför kurtulmuş.

PKK’nın gelirinin bir kısmı uyuşturucu/beyaz ticaretinden ve kaçakçılığından elde ediliyor.

Uyuşturucu, içki, kumar, fuhuş ülkenin genelini sarmıştır.

Yekun olarak bu işlerin cirosu yılda belki de birkaç yüz milyar dolardır.

Kolluk kuvvetleri, mahkemeler uyuşturucuyu, kumarı, fuhşu önleyemiyor.

İçki zaten serbest. Bazı belediyeler içki içilen yerlere sınırlama getirmek isteyince çağdaş medya kızılca kıyamet kopartıyor.

Bir devlet, bir ülke, bir halk sadece savaşla, topla tüfekle bombayla çökertilmez. Uyuşturucu ile çökertilir... Fuhuşla çökertilir... İçkiyle ve her türlü ahlâksızlıkla.

 

O ruhu yaşatmak için Video-Galeri


Bir milletin varoluş destanının yazıldığı yer olan Çanakkale'de her karış topraktan kahramanlık fışkırıyor. 250 bin şehidin torunları aziz hatıralar için bu yılda şehitliklere koştu.
06 Mayıs 2008 00:30
Yazı boyutunu büyütmek için            

İki yılda 40 bin kişiyi şehitler diyarı ile buluşturan Küçükçekmece Belediyesi, bu yıl da 20 bin kişiyi Çanakkale’ye taşıyor.

ÇANAKKALE ZAFERİ'NE IŞIK TUTAN BELGE FOTOĞRALAR

Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay’ın bu hafta sonu katılmış olduğu gezi, şehit yakınları, gaziler, engelli vatandaşlarımız, izci grupları, sanat camiasının önde gelen isimleri ve bunu takip eden ulusal medyanın temsilcileri iştirakiyle gerçekleşti.

 

Gezi boyunca kokartlı alan kılavuzları eşliğinde, Çanakkale’deki tarihi anıtlar ve şehitlikler ziyaret edildi.

Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay şehitlerin anısına fidan dikerken, “ Üzerinde bulunduğumuz bu kutsal toprakların vatan olması adına şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimiz gibi, bu kez de biz yine vatan topraklarının bekası adına fidan dikiyoruz. Her yıl Kıbrıs adası büyüklüğünde vatan toprağını erozyonla kaybediyoruz, bunun önüne ancak fidan dikerek geçebiliriz. Biz Küçükçekmece’de 100 bin fidan diktik, bu gün burada yüzbinbirinci fidanımızı aziz şehitlerimiz anısına dikiyoruz” diye konuştu.

Gezi programı kapsamında ziyaret edilen 57. Alay Şehitliği’nde Başkan Yeniay, geziye katılan basın mensupları ile birlikte Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni’nin mezarına bir gül bıraktı. Conkbayırı gezisinde Başkan Yeniay sanatçı konuklara kapağının içinde “Ey Aziz Şehidim: Sen ki asil kanınla suladın bu mübarek vatanı, biz de kutsal bileceğiz anlı, şanlı ay yıldızlı bayrağı” yazılı birer köstekli saat hediye etti.

Bu haber 1,843 defa okundu.
BU FOTOĞRAF MAKİNESİ BİR İLK!
8/27/2008 Karakter Boyutu:
Nikon, dünyanın ilk video çekimi de yapabilen profesyonel dijital fotoğraf makinesi (DSLR) olan yeni modeli D90'ı duyurdu.

Nikon'un internet sitesinden yapılan açıklamada, 12,3 milyon mega piksel çözünürlüğe sahip D90'ın, yeni bir model olmasının ötesinde, video çekim özelliğiyle DSLR alanında yeni bir dönemi temsil ettiği kaydedildi.

D90, önceki modellerdeki fotoğraf makinesi fonksiyonlarının tamamına sahip olması ve D300'de kullanılan yeni teknolojileri içermesinin yanında, ''D-Movie'' olarak adlandırılan video çekimini ise 320x216 piksel, 640x424 piksel ya da HD720p (1.280x720 piksel) çözünürlüklerde, saniyede 24 kare JPEG formatında gerçekleştiriyor.

Çektiği videoları oynatabilen D90'da, çekim sırasında sesi kaydedebilmek için bir mikrofon alıcısı ve video gösterimi sırasında sesleri çalmasını sağlayan hoparlör de bulunuyor.

D90'da kullanılan 12,3 milyon mega piksellik sensör, tipik bir video kamerada kullanılandan çok daha büyük olduğu için, video çekimlerinde yüksek görüntü kalitesi, yüksek ISO hassasiyeti ve düşük görüntü kirliliği (noise) sağlanıyor.

Ayrıca D90'la, balık gözü ve geniş açıdan, süper-telefotoya kadar değişen çok çeşitli NIKKOR objektifler sayesinde, yaratıcı ve çok değişik video çekimlerinin gerçekleştirilebileceği belirtiliyor.

R 20611
Canon 50D resmen duyuruldu
8/27/2008 Karakter Boyutu:
Canon'un yeni orta seviye dijital SLR modeli 50D ile ilgili bilgiler resmileşti.

Orta seviye dijital SLR bir fotoğraf makinesi olan ürün, 15.1 Megapiksel çözünürlük, CMOS sensör, saniyede 6.3 kare çekim hızı, DIGIC 4 imaj işlemcisi, ISO 100-3200 (12800'e yükseltilebilen) değerini kullanabilme, 3 inç LCD ekran gibi özelliklere sahip.

Ürünün fiyatı hakkında bilgi verilmezken ABD'de 1500 dolar, Türkiye'de ise 2000 Euro civarında bir etikete sahip olması bekleniyor.

CANON 50D TEKNİK ÖZELLİKLER
•15.1 Megapiksel çözünürlük
•CMOS sensör
•1.6X Fokal Çarpan
•3 inç LCD ekran (920.000 piksel)
•Dahili Toz Temizleme Özelliği
•LiveView
•CompactFlash bellek yuvası
•Türkçe menü
•Magnezyum alaşım gövde
•DIGIC 4 imaj işlemcisi
•ISO 100-3200 (12800'e çıkartılabilir)
•HDMI çıkışı
•9 noktalı netlik sistemi

Yeni modelle birlikte EF-S 18-200mm f/3.5-5.6 IS objektif ile PowerShot SX110 IS, PowerShot E1, PowerShot A1000 IS, PowerShot A2000 IS dijital fotoğraf makinelerinin de duyurusu yapıldı.

ŞEYTAN TAŞLAMAK HACCIN GEREKLERİNDEN Mİ DEĞİL Mİ?

Hac tartışmasına sert cevap - İZLE
Hac tartışmasına sert cevap - İZLE
Hac mevsimi başlıyor. Yarın ilk kafile yola çıkacak. Bazı konuların tartışma konusu yapılmasına uzman ilahiyatçılardan cevap geldi.

Ancak bu kutlu zaman dilimi de daha önce oruç ve kurban ibadetinde yapılmak istendiği gibi tartışmaların gölgesinde bırakılmaya çalışılıyor. "Şeytan taşlamak haccın gereklerinden mi değil mi?" sorusu tartışma konusu yapanlara cevap bu konunun uzmanı ilahiyatçılardan geldi.

Hac ibadetini yerine getirecek olan Müslümanlar için heyecan dolu bir zaman dilimi başlıyor. Ancak inançlarının gereğini yerine getirmeye çalışan müminlerin kafası maalesef her yıl farklı sorularla karıştırılıyor.

"Şeytan taşlamak haccın gereklerinden mi değil mi?" sorusu son dönemde tartışma konusu oldu. Bu soru "Haber Ekranı" programında konuşuldu.



İbadetlerin şeklini Peygamber Efendimiz'den öğrendiğimizin altını çizen ilahiyatçı Hüseyin Yağmur, Asr-ı Saadet'te hac nasıl yapılıyorduysa bugün de öyle yapıldığını özellikle vurguladı. Yağmur, bu konuda müslümanların kafalarını karıştırmak isteyenlere sert çıktı ve "böyle diyenlerin Kuran'ı anladıklarına ben asla inanmıyorum" dedi.

Kutsal beldelerin aşkıyla yollara düşmeye hazırlanan müminler, farz ibadetlerini Allah'ın onlardan istediği şekilde yerine getirecekler. Aylardır bugünü bekleyen vatandaşların bekleyişi sona eriyor ve ilk hac kafilesi yarın yola çıkıyor.
 
 
Yeni sayfanın içeriği
Bugün 12 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol